Düğüne ait geleneklerin kökeni

İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne gelirken yaşanan değişim elbetteki inanılmaz. Düğün geleneklerinde ise bize çok eskiden beri varmış gibi gelen ancak yeni ya da en fazla elli yıllık bir geçmişi olanlarla, yüzyıllardır devam edenler bir arada uygulanıyor. Kimi oldukça akla yatkın ancak çoğunun mantıklı bir açıklamasının da bulunmadığı bu gelenekler acaba nereden geliyor.
Gelinlik Giymek: Beyaz gelinlik modellerinin olmadığı dönemlerde bile en azından gerçek çiçeklerle süslenme her dönemde olmuştur. Bugünkü gelinlik modellerinin tarihçesinde farklı fikirler olsa da en çok uzlaşılanları, 1499 yılında 12. Louis ile evlilik yapan Anne isimli kadın ve 1854 yılında Prens Albert ile evlenirken, 5,5 metrelik kuyruğuyla beyaz saten gelinlik giyen Kraliçe Viktoria'dır.
Başlık Parası: Tarım toplumuna geçişle başlamış olan bu anane, günümüzdeki çirkin bakış açısından daha farklı gelişmiştir. Ekonomisini tarım ya da hayvancılıkla sağlayan ailelerde yetişkin kızlar hem ev işlerine, hem de bağ bahçe işlerinde ailelerine yardımcı olurlardı. Evlenecek kız artık bu işleri yapacamayacağı için, o aileye belli bir miktar para verilirdi. Dünyanın farklı yerlerinde aynı mantıkla evlenen erkek evlat karşılığı alınan paralar da mevcuttur. Tabi ki tarım toplumundan şehir yaşamına geçişle, nadir istisnalar dışında, yok olmuştur.
Kına Gecesi: Kına yakmanın, evlenecek çiftlerin aşklarının devamlılığını sağlayacağı inancına dayanmaktadır. Eski zamanlardan bugüne ulaşan bir Türk İslam geleneğidir. Kına kıyafeti trandlerinde son dönemlerde güncel olarak giyilen Kırmızı renkli abiye modelleri ve kına yakılırken yapılan kısa törende giyilen bindallı modelleri ya da kaftan olarak adlandırılan çok işlemeli giysilerdir.
Takı takmak: Takı ya da para takmak, yeni bir ev kuran, yeni evlenen çiftlere yardım amacıyla başlamış olan bir gelenektir.
Görücü gitme: Flört ya da çıkma olarak adlandırılan, birbirini tanıma döneminin henüz kabul görmediği zamanlarda, evlenme çağına gelmiş erkeklerin aile büyükleri, genç kızı olan evlere gidip, beğenme ve karar verme amacıyla kızları görürlerdi. Tabi ki büyükler anlaşırsa evlilik konusuna geçilirdi.
Nişan Bohçası: İçine koyulanlar bölgelere ve yörelere göre farklılıklar gösterse de, ilk ortaya çıkış nedeni aileye değer verdiğini ve kendi alım gücünü abartmaya, göstermeye yöneliktir.
İstemede Türk kahvesi ikramı: Türk kültürünün yanında Ortadoğu kültüründe de çok kıymetli olan Türk kahvesi, kızın marifetlerini, erkek tarafına sergilemek için önem taşımaktadır.
Yüz görümlüğü takmak: Bu da görücü usulü evliliklerin yoğunlukta olduğu dönemlerden kalmıştır. Aile büyüklerinin kararıyla gerçekleşen evliliklerde, damat adayı gelini düğün günü görürdü. Gerdeğe girmeden önce, gelinin yüzünü görmeden önce geline kıymetli bir ziynet takardı.
Çeyiz Serme: Yeni evlenmiş çiftin eşyalarını şeffaf bir biçimde aile büyükleri ve komşular bir araya gelerek yerleştirir. Eşyalar dost ya da düşman olsun herkese gönsterilmiş olur.
Düğün konvoyu: En eski geleneklerden biri olan konvoy yapmak, evliliği ve düğünü tüm şehre duyurmak ve çok sayıda arkadaş, eş, dost, akraba sahibi olduğunu gösterebilmek amacıyla yapılmaktadır.